Üç yılın ardından, Meyra ve Selim’in dışa yansıttıkları mutluluk yavaşça çatırdamaya başlar. Birlikte görünen çift, aslında ayrı odalarda geçirdikleri zamanla arasındaki mesafeyi derinleştirir; günlük yaşamın rüzgarı onların arasındaki bağa sızar. İlişkilerinin giderek bozulan dengesi, onları sessizce daha da uzaklaştırır ve evlilik, dış görünüşün ötesinde bir sınavla karşı karşıya kalır.
İş dünyasının baskısı ve ailevi sorumluluklar içinde ayrıntılar çoktan bir araya gelmişken, Selim nihai kararı vermeye adım atar. Şirketin baş avukatı olması ve yönetim kuruluna girmesi, kararı karmaşıklaştırır; bu nedenle İzmit’e gidip ailesine bozgun kararını duyurur. Dönüşünde confidantlarına kimliklerini ve planlarını anlatarak Meyra ile yüzleşmeye hazırlar ve bu yüzleşmenin nasıl sonuçlanacağını merakla bekler.
Ancak planlar ilk sözcükler söylenmeden kırılır. Meyra, sessizliğini bozar ve beklenmedik bir gerçeği dile getirir: Beyninde bulunan tümör nedeniyle yaşamının sınırlı olduğudur. Bu açıklama, Selim’in tüm hesaplarını altüst eder ve iki kişinin de ilerisini farklı bir yöne sürükler.
